22 Mart 2011 Salı

ÖĞRENME KURAMLARI

A.DAVRANIŞÇI KURAMLAR: Öğrenmenin nasıl
gerçekleştiğine odaklanırlar, sonuç odaklıdırlar.

1. Klasik koşullanma (Pavlovv)
2. Bitişik kuramlar (Vvatson.Guthrie)
3. Bağ kuramı (Thorndike)
4. Edimsel koşullanma (skinner)

B. BİLİŞSEL AĞIRLIKLI - DAVRANIŞÇI KURAMLAR:
Süreç odaklıdırlar.
1. işaret öğrenme (Tolman)
2. Sosyal öğrenme (Bandura)

C. BİLİŞSEL KURAMLAR: Öğrenmenin zihindeki
oluşumuna odaklanırlar.

1. Geştalt kuram (VVertheimer, Köhler, Kofka)
2. Bilgi-işlem kuramı
D. İNSANCIL (HÜMANİSTİK) KURAMLAR:
Öğrenmenin nasıl daha iyi olabileceğine odaklanırlar.
1. Ihtiyaçlar Hiyerarşisi (Maslow)
2. Benlik Kuramı (Rogers)
E. (NÖROFİZYOLOJİK KURAM)
1. Beyin temelli öğrenme modeli Burada yapılan smıflamalar farklı kaynaklarda farklı şekillerde yapılmaktadır. Ancak sıntflama o kadar önemli değildir. Hangi kuramın hangi ilkeyi savunduğunu kavramak yeterli olacaktır. Bir çok kaynak Davranışçılar ve bilişselciler olmak üzere ikiye ayırmaktadır.
DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM
Deneysel, bilimsel bir yaklaşımdır. Etkisi 1960 lara kadar sürmüştür. Öğrenme uyarıcı-tepki ilişkisi içinde açıklanır. Insan davranışlarının gözlenebilir hale getirilmesi üzerinde çalışmışlardır. Kurucusu VVatson'dur. Öğrenmeyi gözlenebilen, ölçülebilen uyarıcı ve tepkilere indirgemiştir. Thomdike, Pavlov, VVatson Skinner önde gelen temsilcilerindendir.
Davranışçı yaklaşımın temel sayıltıları;
1. İnsanların öğrenmesi ile canlıların öğr4enmesi
birbirine benzerdir.

2. Hayvanlar üzerindeki araştırmalarla insan
davranışları açıklanabilir.





İnsanlar yaşamları boyunca çevre ile etkileşimleri sonucu bilgi, beceri, tutum ve değer kazanırlar. Öğrenmenin temelini bu yaşantılar oluşturur. Bundan dolayı öğrenme, kişilerde oluşan nispeten kalıcı değişmeler olarak tanımlanabilir. Kişinin çevre ile etkileşimi, onun sürekli olarak çevresinden bir şeyler alıp-vermesi demektir. Kişi,  çevresinden sürekli olarak kendisine ulaşan verileri değerlendirir ve bunun sonucu olarak düşünsel duyuşsal veya devinişsel tepkide bulunur.
Bu nedenle, öğrenme dinamik bir süreçtir. İnsan yaşadığı müddetçe sürekli bir şeyler öğrenir. Bir konuyu öğrenen insan artık öncekinden farklı biri olmuştur. Bu farklılaşma insanın "davranış ve tavırlarını, belki de kişiliğini bile değiştiren" bir farklılaşmadır 
Genel anlamda öğrenme, çevresi ile etkileşimi sonucu kişide oluşan düşünce, duyuş ve davranış değişikliğidir. Ancak bu değişikliğin nasıl oluştuğu konusunda farklı görüşler vardır. Bu bölümde, öğrenmenin doğasını ve sonuçlarını açıklamaya çalışan üç klasik kuram kısaca özetlenmiştir: 
1) Davranışçı,
 2) Bilişsel,  
3) duyuşsal kuramlar
Davranışçı kuramlar, öğrenmenin uyarıcı ile davranış arasında bir bağ kurularak geliştiğini ve pekiştirme yoluyla davranış değiştirmenin gerçekleştiğini kabul eder. Ivan pavlov, laboratuar da köpeğin salgı sistemi üzerine çalışmakta iken, köpeğin sadece yiyecek getirildiğinde değil, yiyeceği kendisine getiren kişiyi gördüğünde de salya akıttığını fark etmesi üzerine geliştirdiği klasik koşullanma, davranışçı akımın en çok bilinen öğrenme kuramıdır.
Öğrenmeyi pavlovgibi koşullanmış tepki olarak açıklaya guthrie, 5 öğrenmedeki tüm zihinsel öğeleri reddetmektedir. Ona göre öğrenme, uyaran ve tepki arasındaki ilişkiden ibarettir. Bir uyarana eşlik eden eylem (tepki), söz konusu uyaranın her görülüşünde tekrar ortaya çıkar. Diğer bir deyişle, belli bir durumda bir davranışta bulunan birey, benzer durumla karşılaştığında hep aynı davranışı gösterir. Guthrie'ye göre öğrenmenin oluşabilmesi için ödül veya pekiştirmeye de gerek yoktur. Ona göre öğrenme, tepkinin uyarana karşı ilk gösterilişinde gerçekleşmiştir
Davranışçılar, insanların karşılaştıkları problemin çözümünde genellikle geçmişte yaşadıkları benzer durumları göz önüne aldıklarını ileri sürerler. Yeni bir problemle karşılaşıldığında ise, bireyin deneme- yanılma yoluyla yeni çözümler üreteceği kabul edilir. Davranışçı yaklaşımlarda önemli olan, gözlenebilen, başlangıcı ve sonu olan, dolayısıyla ölçülebilen davranışlardır.
DAVRANIŞÇI KURAMLARI ÖĞRETİM İLKELERİ
Davranışçı Kuramların Öğretim ilkeleri Davranışçı yaklaşımların daha çok psikomotor davranışların öğrenilmesini açıkladığı kabul edilir. Bu kuramların öğretim ilkeleri aşağıdaki gibi özetlenebilir (Fidan ve Erden, 1993):
1. Yaparak öğrenme esastır. Öğrenci, öğrenme sürecinde aktif olmalıdır. Öğrenmede, öğrencinin yaparak öğrenmesi esastır. Çünkü, öğrenci kendi yaptığı ile öğrenir.
2. Öğrenmede, pekiştirme önemli bir yer tutar. Pekiştirme, davranışların tekrar edilme sıklığını arttıran uyarıcıların verilmesi işlemidir. Davranışlar, onları izleyen sonuçlardan etkilenir ve onlarla değiştirilir.
3. Becerilerin kazanılmasın da ve öğrenilenlerin kalıcılığını sağlanmasında tekrar önemlidir. İnsan konuşma, müzik aleti çalma, yabancı bir dili konuşma v.b. becerileri tekrar yapmadan öğrenemez. Tekrar, öğrenmede gelişmeyi sağladığı sürece yararlıdır.
4. Öğrenmede güdülenmenin çok önemli bir yeri vardır. Öğrencinin bir davranışı öğrenebilmesi için o davranışı yapmaya istekli olması lazımdır. Bu nedenle, olumlu pekiştirme güdüleyici bir etkiye sahiptir.

Davranışçı Öğrenme Kuramı
Öğrenme Nedir?
 Genel olarak davranışçı yaklaşım bireyin bilinçli yaşantılarını çalışma ve açıklamaya yönelmiş alternatif bir yönelim olarak geliştirilmiştir. Zamanın zihinsel yönelimini açıklamalarına karşı çıkmıştır. Davranışçılığın ortaya atıldığı zamanda psikolojinin en etkili yöntemi zihnin içe bakışla ele alınıp açıklamasıydı. Davranışçılık bunun bilimsel olmadığını, bu tür bilgi toplamanın güvenilir sonuçlar vermeyeceğini ileri sürmüştür.
         Pozitivist ilkeleri psikolojiye uygulayıp içe bakış, iç güdü gibi kavram ve teknikleir kabul etmeyen; psikolojinin ölçülmeyen, gözlenemeyen, nesnellik taşımayan olgular yerine, ölçülebilen, gözlenebilen davranışlarla ilgilenmesi gerektiği savunulan ve psikolojiyi ‘ruh bilim’ değil, ‘davranış bilimi’ olarak gören davranışçılık özellikle öğrenme alanında etkili olmuştur.
  • Davranışçılar, davranışa neden olan ve davranışı takip eden uyarıcıları gözleyerek öğrenmeyi açıklamaya çalışmışlardır. Davranışına neden olan uyarıcı klasik koşullanmada, davranışı takip eden uyarıcı ise edimsel koşullanmada ele alınmıştır. Uyaran ve uyarana verilen tepkiyi ele aldıkları için davranışçılar Uyaran-Tepki, psikologlar olarak da adlandırılır.
  • Öğrenme davranışta gözlenilen değişmedir. Gözlenebilir davranışın üzerinde odaklandıkları için öğrenmenin ancak dışsal olarak gözlendiğinde meydana geldiğini savunurlar
  • Organizmanın davranışı öğrendiğini kabul ederler
  • Davranışçılara göre öğrenmede pekiştireçler önemlidir. Dışsal uyarıcılara önem verdikleri gibi, öğrenmede dıştan verilen pekiştireçleri kabul etmektedirler. Ayrıca,
      pekiştireçlerin nasıl düzenlendiği de öğrenilenlerin kalıcılığı için önemlidir.
·         Son olarak davranışçılar, öğrenme ile ilgili tüm değişkenlerin çevrede bulunduğunu, çevresel etkenlerin öğrenmeyi yönlendirdiğini savunmaktadırlar.

Kişiler ve çalışmaları

1.   Klasik koşullanma (Pavlovv)
2. Bitişik kuramlar (Vvatson.Guthrie)
3. Bağ kuramı (Thorndike)
4. Edimsel koşullanma (skinner)

ıvan Pavlov, laboratuar da köpeğin salgı sistemi üzerine çalışmakta iken, köpeğin sadece yiyecek getirildiğinde değil, yiyeceği kendisine getiren kişiyi gördüğünde de salya akıttığını fark etmesi üzerine geliştirdiği klasik koşullanma, davranışçı akımın en çok bilinen öğrenme kuramıdır.
Öğrenmeyi Pavlov gibi koşullanmış tepki olarak açıklayan Guthrie, 5 öğrenmedeki tüm zihinsel öğeleri reddetmektedir. Ona göre öğrenme, uyaran ve tepki arasındaki ilişkiden ibarettir. Bir uyarana eşlik eden eylem (tepki), söz konusu uyaranın her görülüşünde tekrar ortaya çıkar. Diğer bir deyişle, belli bir durumda bir davranışta bulunan birey, benzer durumla karşılaştığında hep aynı davranışı gösterir. Guthrie'ye göre öğrenmenin oluşabilmesi için ödül veya pekiştirmeye de gerek yoktur. Ona göre öğrenme, tepkinin uyarana karşı ilk gösterilişinde gerçekleşmiştir.

Thomdike'ın yaptığı deneyde, kafese yerleştirilen kedi dışarıdaki balığa ulaşmak (veya kafesten dışarı çıkmak) için yaptığı sağa-sola koşma ve sıçramalar esnasında tesadüfen kapı mandalına bağlı ipi çekmesi sonucu kapı açılmış ve dışarı çıkmayı başarmıştır. Bu deney tekrarlandıkça kedinin kafesten çıkmak için yaptığı deneme-yanılma davranışları azalmış ve kedi mandalın bağlı olduğu ipi daha kısa sürede çekerek dışarı çıkmayı öğrenmiştir. Thomdike, bu çalışmasıyla deneme- yanılma esnasında yapılan davranışlardan, ödüle götüren davranışların kalıcı olduğu (öğrenildiği), diğerlerinin ise terk edildiği sonucuna ulaşmaktadır.

Thomdike'ın çalışmalarından hareket eden Skinner, organizmanın davranışlarını uyancılara karşı gösterilen otomatik bir tepki olmaktan çok, kasıtlı olarak yapılan hareketler olarak kabul etmektedir. İnsanların karmaşık uyancı durumlarla karşılaştıklarında gösterdikleri davranışlara operant (edim) adı veren Skinner, bu operantların, onları izleyen sonuçlardan etkilendiğini ileri sürmektedir. Skinner'in çalışması Operant Koşullanma olarak bilinmektedir.
Organizmayı olumlu bir sonuca götüren davranışlar kalıcı olur. Diğer bir deyişle, insanlar davranışları sonucu olumlu bir durumla karşılaştıklarında, o davranışın tekrarlanma olasılığı artar. Buna pekiştireç denir.
Bilgisayar destekli eğitime etkisi
Pavlovun klasik koşullanması ve Skinerin operant koşullanması kuramları bilgisayarda etkin olarak kullanılır. Özellikle Skinerın etki-tepki prensibine dayanan kuramı Pavlovun prensibine nazaran daha kalıcı bir öğrenme gerçekleştirir.Bunun sebebi ise etkiye anında tepki ve yanlışa anında dönüt olarak açıklanabilir.Davranışçı kuramda bir davranışın öğrenilmesi davranışın gözlenmesi ile mümkündür.
Bilgisayarlı eğitimde davranışçı yaklaşımın ödül ,ceza ,etki ,tepki ve dönüt verme yöntemleri kullanılmaktadır.Öğrenci bilgisayarı kullanırken doğru yaptığında bilgisayar anında ödül , yanlış yaptığında ise anında ceza vermektedir.Bu bir etkinlik ileriye gitme veya bir etkinlik geri alma şeklinde olabilir.Ayrıca öğrenci sürekli bilgisayarlarda pratik yaparak konuyu pekiştirebilir.
Etki-tepki olarak ise öğrenci eğer klavyede yanlış bir tuşa bastığında bilgisayar öğrenciye anında yanlış yaptığına dair bir komut verir.Öğrenci bu yanlış davranışını görüp,anında düzeltir.Son olarak ise bütün bunların öğrenci davranışlarında gözlenmesi ve ölçülmesi gerekir. Böylece davranışçı kuramın bütün öğeleri bilgisayarlı eğitimde kullanılmış olur.
Bilişsel
Bilişsel psikoloji, davranışçı yaklaşıma karşı olmaktan çok, davranışçı açıklamaların eksik gördüğü yanlarını tamamlamak istemiştir. Organizmanın edilgin bir uyaran alıcısı olmadığını savunan bilişsel yaklaşım, bireyin gelen uyarıcıları aktif olarak işlediğini savunmaktadır. Bu nedenle, algılama, kavrama, bilme, düşünme, değerlendirme gibi önemli zihinsel süreçlerin nasıl işlediği ile ilgilenmişlerdir. Öğrenme ve davranışın bu süreçler incelenmeden anlaşılamayacağını öne sürmektedirler.
Bilişsel yaklaşımın  öğrenme ile ilgili görüşlerini de şöyle sıralamak mümkündür.
·         Bilişsel yaklaşımın uyarıcıların birey tarafından algılanmasından itibaren bireyde meydana gelen içsel süreçler ve öğrenmede etkili olan bireysel özelliklerle ilgilenmişlerdir
·         Öğrenme bireyin içsel kapasitesindeki değişmedir. Öğrenmede zihinsel yapılar önemlidir. İçsel kapasitedeki değişmeler davranışa yansır, onları değiştirir.
·         Bilişsel yaklaşım ’bilginin’ öğrenildiğini kabul eder. Bilgideki değişmeler davranışa yansır.
·         Öğrenmede dışsal pekiştireçlerin yanı sıra içsel pekiştireçler de önemlidir. Hatta davranış sürekliliği için bunlarda önemlidir. Bireyin kendini başarılı hissetmesi, başkasının onun başarısını övmesinden daha önemlidir.
·          Öğrenme zihinsel bir süreçtir. Bu nedenle, düşünme, anlama, kavrama, değerlendirme gibi zihinsel süreçleri ele almadan öğrenme anlaşılamaz.

Kuramcılar ve çalışmalar
1.   Gestalt kuram
2. piaget
3. bruner
4. Brooks
Bilişsel kuramlara göre öğrenme, doğrudan gözlemlenemeyen zihinsel bir süreçtir. Bu akımın temsilcileri olan Gestalt Okulu psikologları, Piaget ve Bruner'e göre öğrenme, kişinin davranımda bulunma kapasitesinin gelişmesidir. Bilişsel kuramlara göre davranışçıların, davranışta değişme olarak tanımladıkları olay, gerçekte kişinin zihninde meydana gelen öğrenmenin dışa yansımasıdır. Bilişsel kuramcılar daha çok anlama, algılama, düşünme, duyu, ve yaratma gibi kavramlar üzerinde dururlar.
Gestalt Kuramı
Max Wertheimer (1880-1943) tarafından temellendirilen, Wolfgang Köhler (1887-1967) ve Kurt Koffka (1886-1941)’nın katkılarıyla gelişen kuram, bireyin dış dünyadan gelen uyarıcıları soyutlayarak almak yerine bir bütün (Gestalt) olarak değerlendirdiğini belirtmektedir: “Bütün, parçaların toplamından daha fazladır.” Bir portreye bakarken teker teker burun, göz, dudak, saç gibi parçaları değil, bir portre görürsünüz. Bir konserde her bir müzisyenin katkısını değil, hepsinin katkısından oluşan müziği dinlersiniz.
Davranışçı yaklaşıma tepki olarak doğmuştur. Gestaltçılar psikolojik olayların tümüne dikkat çekerler.
Gestaltçıların temel görüşlerini şöyle açıklayabiliriz.
*      İnsanlar gördüklerini bir bütün olarak algılarlar.
*      Bir nesnenin algılanışı onun diğer parçalarla  ilişkisine bağlıdır.
*      İnsanlar nesneleri bazı örgütleyici eğilimlere göre algılarlar.
*      İnsanlar çevrelerini bir düzen içinde görürler.
*      Davranış kişinin karşılaştığı durumu algılamasına ve durumu kendi amaçları arasında yorumlamasına bağlıdır.
*      Öğrenme, kişinin karşılaştığı bir durumu algılaması ve yorumundaki bir değişmedir.
·         Tamamlama ilkesi, tamamlanmamış deneyimlerin birey tarafından tamamlanmasına işaret eder. Örneğin kesik çizgilerle yapılmış bir daireyi kesik değil de tamamlanmış çizgiler olarak daire şeklinde görürüz. Birey çizgiler arasındaki boşlukları doldurarak algılama eğilimindedir.
·         Algısal değişmezlik (Perceptual Constancy) aynı objeyi farklı yerlerde ve durumlarda gördüğümüzde de tanırız. Örneğin pencere bir binada, arabada veya başka bir yerde olsa da pencere olarak ayırdedebiliriz. Objenin anlamı değişmez. Anlam, halihazır fiziksel durumdan daha önemlidir. Gestaltçılara göre dış dünyadan algıladığımız duyumlar, beyinde bir tepkiye neden olur, bu nedenle beyinde oluyormuş gibi hissederiz.
Piaget ve Bruner
Piaget ve Bruner’e göre öğrenme; kişinin davranımda bulunma kapasitesinin gelişmesidir.
Brooks
Brooks (1993) öğrenmeyi daha çok şey keşfetmek değil, tasavvur ve olgular yoluyla daha çok şey yorumlamak olarak tanımlamıştır. 

Bilişsel kuramda öğretim
Öğrenme konusunda bugün ulaşılan nokta öğrencinin kendisine aktarılan bilgileri aynen almadığı , aksine kendine ulaşan her bilgiyi süzgeçten geçirip yorumlayarak kendi dünyasında bir anlam yüklemeye çalıştığıdır.
Bilginin öğrenilmesi için birey zihninde bilgileri organize edip yapılandırması gerekmektedir.Bilgisayar öğreniminde de bilgilerin organize edilip yapılandırılması söz konusudur.Birey bilgileri ilk önce kısa süreli belleğe ardından (eğer bilgi kullanılacaksa) uzun süreli belleğe aktarır.

Bilgisayarda eğitimde bilişsel kuram
Bilgisayarlı eğitimde faaliyetler planlanır.Öğrenilecek olan bilgilerin yapısı bilişsel kuramla ortaya çıkarılır.Öğretim materyali kullanılır.Bilgisayarlı eğitimde istenilen davranışlar yapıldığında öğrenci seviyesine göre anında ödüllendirme gerçekleştirilir.Öğrenci bilgisayarla birebir etkileşim içerisindedir.
Öğrencilere bir konuyu hazır olarak sunmak yerine öğrencilerden bu konuyu ana hatlarını- bulmaları istenir.
Yapılandırıcı kuram
Yapılandırmacılık, öğrenmenin nasıl oluştuğuna ilişkin bir kuramdır ve bireyin kavramları yaşantıları yoluyla oluşturdupu ve yaşantıları yoluyla bu kavramları yansıttığı ilkesine dayanır. Her durumda bilgi birey tarafından aktif olarak oluşturulur, birey bunu sağlamak için soru sorar, keşifler yapar ve bildiklerini test eder.
Yapılandırmacılık dört noktada özetlenebilir:
*      Bilgi öğrenen tarafından yapılandırılır.
*      Öğrenenin sahip olduğu genel bir içeriğe bağlı olarak öğrenmeler gerçekleşir.
*      Bilgi birey tarafından oluşturulur ve kültürden etkilenir.
*      Yeni oluşum etkin bir süreç içinde gerçekleşir.

Yapılandırmacı Öğrenme Yaklaşımının Çeşitleri
1. Bilişsel Yapılandırmacılık
2. Sosyal
3. Radikal
4. Kültürel
5. Eleştirel
Yapılandırmacı Yaklaşım Düşünürleri
Büyük filozof ve bilim adamı Sokrates, yapılandırmacılığın temellerini atmıştır. Sokrates öğrencilerine sorularla kendilerinde var olan bilgiyi ortaya çıkarmaya çalışarak yapılandırmacı bir tutum sergilemiştir.
Imanuel Kant’ta insanın bilgiyi almada aktif olduğunu, yeni bilgiyi daha öncekilerle ilişkilendirdiğini ve onu kendi yorumu ile kurarak yeniden oluşturduğunu savunmuştur. Birey bilgiyi aktif olarak alır, önceki bilgileriyle ilişkilendirir, yorumlar ve bu yorumlar sonucu da yeni bilgilere ulaşır

Yapılandırmacı Öğretim
Yapılandırmacı öğrenme ortamının üstünlüğü öğrencilerin öğrenme sürecinde rol oynamalarını kolaylaştırmaktır. Etkin öğrenme, öğrenme etkinliklerinde öğrencilere hatırı sayılır oranda özerklik ve süreci denetleme hakkının verilmesidir. Etkin öğrenme etkinlikleri, araştırma gerektiren bir çalışma, problem çözme,küçük grup çalışması, işbirliğine dayalı öğrenme olarak ifade edilebilir.

Bilgisayarda Destekli Eğitimde Yapılandırmacılık
Bilgisayarlı eğitimde, kubaşık( bir çalışma öğrencilerin bir konu hakkında bilgisayarı kullanarak bir şeyler üretmeleridir.Bilgisayarlı eğitimde uygulanacak olan öğretim faaliyetleri önceden tasarlanmalıdır.Ve öğrencilerin önceki deneyimleri ile okulda kazanılacak deneyimler birbiri ile ilişkilendirilmelidir.
Yine bu kuramda öğrencinin yaratıcı yeteneklerinin ortaya çıkarılması hedeflenmiştir.Öğrenciler bilgisayarda merak ettikleri herhangi bir konuyu kendileri de öğrenebilirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder